Tutuklama Hangi Şartlarda Verilir

Tutuklama, ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında şüpheli ya da sanığın özgürlüğünün, hâkim kararıyla geçici olarak kısıtlanmasıdır. Bu koruma tedbiri, suç işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunan kişinin, sürece zarar verme riskine karşı uygulanır. Tutuklamanın amacı, şüpheli veya sanığın kaçmasını, delilleri yok etmesini ya da mağdur, tanıklar vs üzerinde baskı kurmasını önlemektir.

HANGİ ŞARTLARDA VERİLİR?

CMK m. 100’de öngörülen bu şartlar üç başlık altından sıralanabilir;

  1. Kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller
  2. Tutuklama nedenin olması
  3. Tutukluluğun somut olayda orantılı olması

Hemen belirtilmelidir ki; söz konusu şartların tamamının eşzamanlı olarak gerçekleşmesi gerekmekte olup; bu şartlar kümülatif niteliktedir.

Dolayısıyla ilk olarak şüpheli veya sanığın suçu işlediği konusundan kuvvetli bir şüphenin bulunması gerekmektedir. Bu şüphe, soyut bir şüphe olamayacağından mutlaka delillere dayanmalıdır.

Kuvvetli suç şüphesi ile ayrıca tutuklama için bir nedenin olması gerekir. Bu nedenler iki grupta toplanmaktadır;

  1. Şüpheli veya sanığın kaçacağı şüphesini uyandıran somut delillerin olması.
  2. Şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme, değiştirme; tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişimi niteliğinde olduğunu gösteren kuvvetli şüphe oluşturması

Dolayısıyla isnat edilen suçun işlendiği yönünde kuvvetli suç şüphesinin yanında ayrıca bir tutuklama nedeni de olması gerekmektedir.

Bu hususta belirtilmesi gereken diğer nokta ise CMK m. 100/3’te belirtilen suçlar hakkında bir soruşturma veya kovuşturma yürütülmekte ise tutuklama nedeni var sayılır. Bu kapsamda yer alan suçlara kamuoyunda genellikle “katalog suçlar” denir. Yani “katalog suçlardan” soruşturma veya kovuşturma yürütülmekte ise kaçma veya delilleri yok etme bakımından herhangi bir şüphe olmasa bile tutuklama nedeni var sayılmaktadır. Ancak katalog suç gerekçesiyle tutuklama kararı verilmesi mecburi değildir. Yalnızca tutuklama nedenin var olduğu sayılmaktadır.

Bununla birlikte yürütülecek soruşturma veya kovuşturma açısından diğer geçici tedbirlerin yeterli olmayacağı ve tutukluluk halinin zorunlu olması gerekir. Nitekim yurtdışı yasağı, belirli yerlere başvuru veya konut terk etmeme şeklindeki adli kontrol şartları yeterli ise tutuklama kararı verilemez.

Nitekim CMK m. 100/4’te bu husus şu şekilde vurgulanmaktadır: “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” Dolayısıyla tutuklama kararının somut olay, işin önemi ve beklenen ceza dikkate alındığından orantılı olmalıdır.

Formüle dökecek olursak;

  (Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığı)   (Kaçma veya delilleri yok etme konusunda şüphe uyandıran somut delillerin varlığı) +   (CMK m. 109’da öngörülen adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalması ve beklenen ceza dikkate alınarak orantılı olması) = TUTUKLAMA

KİM TARAFINDAN NASIL VERİLİR

Tutuklama kararı, yalnızca hâkim tarafından verilebilir.

  • Soruşturma evresinde: Cumhuriyet savcısının talebiyle sulh ceza hâkimi tarafından,
  • Kovuşturma evresinde: Mahkeme tarafından resen veya savcının talebiyle karar verilir.

Savcılık tarafından doğrudan tutuklama kararı verilemez.

TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ

Soruşturma evresinde tutukluluk kararı sulh ceza hakimliği tarafından verilmesi itiraza engel bir husus değildir. Nitekim sulh ceza hakimliği tarafından verilen tutuklama kararına asliye ceza mahkemesinde incelenmek üzere iki hafta içerisinde itiraz edilebilir.

Kovuşturma evresinde de tutuklama, tutukluluk halinin devamı ve tahliye isteminin reddine ilişkin kararlara da iki haftalık yasal süre içerisinde itiraz edilebilir. Karar, asliye ceza mahkemesi tarafından verilmiş ise itiraz nöbetçi ağır ceza mahkemesi tarafından incelenir. Ağır ceza mahkemesi tarafından verilmiş ise bir numara sonraki ağır ceza mahkemesi tarafından incelenir.

Tutuklama, geçici bir koruma tedbiridir. Tutuklama nedenlerinin ortadan kalkması halinde derhâl sona erdirilmelidir. Bu nedenle hâkimlik veya mahkeme, tutukluluğun devamını belirli aralıklarla yeniden değerlendirir.

Burada en büyük sorumluluk müdafi avukata düşmektedir. Şartların kümülatif olarak ortadan kalktığı durumlarda tahliye taleplerinin gerekçeli ve etkili biçimde sunulması, özgürlük hakkının korunması açısından kritik önemdedir.

Bu süreçte haklarınızın korunması ve etkin bir savunma stratejisinin oluşturulması adına profesyonel hukuki destek almanız önem arz eder.

Av. Muhammet Açıkgöz

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Open chat
Merhaba 👋
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz ?